Edebî Kahve

Osmanlı İmparatorluğu ve Turk tarihi meraklılarına orjinal baskı tişört, hediyelik eşya ve ilginç hediye! www.ottomanstuff.com Hediyenin envai çeşidi arasında orjinal ve otantik bir hediye bulmak istiyorsanız Osmanlı sultanlarının tuğraları, ay yıldızımız, nazar boncuğu, türk ve osmanlı motiflerinin tişörtlerinizi süslemesine ne dersiniz? Her yaştan kesime hitap eden designlerımız içinde bebekleri de unutmadık! Mutlaka ziyaret etmeniz gereken link: www.cafepress.com/ottomanstuff

Yavaş yavaş oluşan bir kum tepeciği masamdaki kadife örtünün üzerini gölgelemiş vaktin geldiğini söylüyor uykuyla mühürlenmiş gözlerime bir zaman durdum, dışarıdan gelen köpek havlamalarını dinledim henüz değil, bir kaç inatçı tanecik daha var geride kum saatinin ince camdan belinden geçmeden bana anneliği öğretmeleri için meleklere yalvarıyorum sessiz bir yalvarış, "Yeter ki ona nasıl bakacağımı bileyim!" gülümseyip yanımdan ayrıldı her biri ama yalnız değilim, onu bana getiren mesajcı kartal her an yanı başımda, kum saati etrafına odaklanmış dualar ve sayıklamalar Meva Ayse

Breathin Life once a biology teacher told me how cells divide and multiply in almost infinitesimal numbers Stage one: an embryo Stage two: you got a glimpse of another world Stage three: nervous system is on the go Stage four: Adam or Eve? Stage five: doctor’s visits become fun you breathe in that inhale turns into life by Allah’s will Sudden strokes of excitement and nerve-wracking hours Babies Girls Boys You breathe in Life envelops the placenta Then they breathe in and give you the rest of your being. For our baby 22 June 2007 Syracuse

When you think about it you will affirm what I say now when you talk behind some one, the persona-non-grata First in slow dips you drink her blood You start to see her inside out You became blood-sisters You are angry I know! But if I say you’re right, I will become the same monster of unquenchable appetite. See do you get what I mean? While you may think it aint’ boasting, --the truth that you do better-- consumes your inner strength, slippin you into the satanic ocean of confusions Better shh! Better smile over her mere trifles. You see this is the teachings of the great Sufi Master Whatever comes your way, just let it past until you know it comes from the One and Only! Who is cure to every wound even before you re wounded. 22 June 2007 Syracuse University Meva Ayse

O tahtadan eski Türk evinin kapısı ne zaman kapandı? Tam bilemiyorum. 18’imden sonra olsa gerek. Çocukluğumda annemle gittiğimiz bu evde yaşlı bir teyze oturuyordu. Hicret Anne. Kendisi Peygamber Efendimizin mübarek soyundan asil bir hanımdır. Çevresinde pır dönen ve kendini ona hizmet etmeye adamış kızları ve misafirleriyle küçük bir kızken kurduğum hayal dünyasının kahramanlarından biri olmuştu. Adı, evi, bakışları ve o unutulmaz ortam. Kışları bazen babam ve kardeşimle dışarıda arabada oturup annemin hiç bitmeyecekmiş sandığım ziyaretini beklediğim de olurdu. Beylerbeyinin o yokuş yukarı sokaklarından birinde yemyeşil, yüzyıllık çınarlar arasında, Hicret Annenin evinin karşısında bir çocuk parkı vardı. Bu parkta Ahmet’le salıncağa binip kim daha hızlı sallanacak diye yarıştığımızı hatırlıyorum. Tabi o her zaman daha sağlamcı olduğu için bu oyunu çok fazla abartmazdı. Fakat evin içinde bambaşka bir rüzgâr eserdi. Sanki o köhne ahşap evin çıtaları arasından dışarıya bir huzur sızard...

Nightfall II Your imperial palace of musty corridors, your second self, Inch by inch the movement of your eyes Dies before you die… A fountain decked with peacock feathers, flowing with transparent envy Rather than water for your thirsty brother who Dies before you die… The chamber you put fire to, is decorated with gilded mirrors Their gold brighter than the fire, they extinguish yours, the last smile Dies before you die. Death on his familiar torso projects like the tower of Babel Over you, over him; brothers, same blood makes awkward enemies Who die before you die… The sizzling meat of your body, from either joy or agony. Live like a rooster among yellow off-spring, be a single eye on a peafowl’s tail and die before the nightfall . Meva A. 2006 SYR

Dönemeç / Necip Fazıl Kısakürek Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık... Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince. Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, Çarpıldım sendeledim. Bir gündü mevsim bayat Ve esnemekte hayat.... Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; Yalnız bir âhenk sezdim, çerçevede bir endam. Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım; Bir köşede ağladım Curve It was a day, a warm day and the street swarmed. A woman took a turn right before me I only saw her slender figure from the back And without coming eye to eye I fell for her, This is the woman I love I said I twisted to the side and staggered. It was a day, flat season and a sucking life… From the corner came a coffin and three to five men I recognized an accord in it, a familiar figure laid in that mounting So they had my woman in the casket I twisted to the side and cried. translated by Meva Ayse 2006

www.librarything.com is a brand new database where you can register for free and add up to 200 books in your personal library. The site is a great vista for booklovers, critics and a way to find a new book to read in the light of your former reading. What's more librarything enables you to connect to many worldwide libraries' databases and search for books in other languages. Turkish is one of them. Up until now only the Bilkent University Library has added its database to the system but I think with the growing number of interest in the project it will be one of the largest library database of the world.

With every step you thread in the path of authorship, a fear of wiping off what you so far accomplished hangs heavy on your chest and stops you from free-writing. On this intersection one has to choose imagination over fears. Rumbling does take you somewhere no matter how crazy you may seem, go on the journey, the consequences are worth it! an advice from an anonymous writer...

We do not inherit the Earth from our Ancestors, we borrow it from our Children. Native American Proverb “Yaşadığımız dünya bize babalarımızdan miras değildir, torunlarımızdan ödünç aldığımız bir varlıktır.” Bir kızılderilli atasözü. 1- Save electricity! Elektrik tasarrufu! Nasıl mı? Kullanmadığınız tüm ışıkları, bilgisayarınızı, televizyonu tek bir hamleyle kapayarak. Kullandığınız ampulleri ömürleri daha uzun olan ve çok daha iyi aydınlatan çevre dostu florasan ampullerle değiştirerek. 2-Save Water Supplies! Su tasarrufu! Tuvaletin rezarvuarına bir litrelik içi su dolu bir şişe yerleştirin. Bu sayede günde yirmi litre su tasarrufu yapabilirsiniz! Torunlarımız suya muhtaç kalmasın! Dişinizi fırçalarken musluğu açık bırakmak mı? Bir kez daha düşünün! 3-Teach your children how to save! Çocuklarınıza ellerindeki nimeti nasıl koruyacaklarını öğretin! Unutmayın kıymet bilmeyene bildirirler!

Chalikushu I crossed cities, I crossed silent rivers. I came in winter, I came in summer. I saw your gardens full of autumn leaves. I am a little castaway, a bird out of its flock. I pray that someday you would hear my song: Teakettle teakettle teakettle tea! Like a forlorn star up above the sea, I struggled in vain to make you see, the beat of my heart and the light I give. Pain taught me to leave no trace for love, Though my eyes tell on me: teakettle teakettle tea!

It smells musty gun powder; his little face fits in the elongated rectangular of the loopholes- thin slits that admit light into his dark tower where colors become slaves to masonry. Alone with his childish fears and the reminiscences of past few days trapped in that chamber and body consumes light. The walls question; dig them, hit and wiggle. Playing hide-and-seek, he is always the one to seek. Rotating around the moving walls nails blotted with dirt, wisdom, a hunch on his back. No eye can pry into him, no finger can point him. He had a lifetime to materialize: Why is it that yellow light passes through the loopholes sometimes and other times not? a modern scientist repeats him on and on That in the quantum of a black hole light is distorted in a whim: an eye on the invisible. The blindness was not void. It was human trial, testament for the things to come. He tried to draw circles, triangles, and squares though he lived in a quadrangle of barriers where no Otherness had breached. M...

Bana bir gün söyleseler kalbinin sesini duyacağımı inanmam güler geçerdim içimdeki dünya, ufak sevdiğim Bana bir gün deselerki sen gelmişsin koşar bakar taa gözlerine derinden o duyduğum ses sen miydin içimdeki dünya, Hakkın aşığı Bana bir gün desen Anne! ah ne çabuk büyüdün yavrum daha dün gibi kalbinin sesi hala kulaklarımda içimdeki dünya, ufak sevdiğim

Best Fantasy of the past decade! says a commentetor. That's really what I first thought when I watched the film. In a two hour story Guillermo del Toro , the writer and director of Pan's Labyrinth surpasses even the Lord of the Rings Trilogy. Maybe some fans of Tolkien would be offended by what I say, but Ofelia's journey has a more intense effect on the audience than the Hobbit's journey. The writer gave the real World War II Spain along with the magical world of the little girl. It is more than a dream world or an imaginative realm. Pan's Labyrinth is the pain, the hope and the peace all merged in one movie. The musics and the scenes are a feast as well. I have watched many fantasy movies but by far this is the best and had the most effect on me. Hope it takes the Oscars!! By the way it took 8.5 in IMDB ratings...: http://imdb.com/title/tt0457430/

these days it is hard to see miracles... only in movies: fantastic moments imposed on us magical-realism and far-away vistas to escape from the barrier of the Real yet all that time a forgotten lollipop is in your pocket which you cherish with a childlike smile out-of-nowhere out-of-nothin Allah (c.c) gives the miracle of life within a womb. M.A.