A-La-Turka Dönüş
Hani derler ya dışı kalaylı içi vay vaylı diye, işte sen öyle bir şehirsin İstanbul.
Sana dönen vay ediyor. Lakin sende olmayan iki kere ahh ahh ediyor.
Hayat denen bu imtehanın içinde bir mikrokozm sunuyorsun insanlara. Ufak bir evren.
Varsa yoksa aklıma dalgaların geliyor. Ama yok bu sefer şair havalarımı geride bırakıyorum. Elimde ince bir mürekkep kalemi. İlklere dönüş. Aynı bizim sana döndüğümüz gibi. Parşömen. divit. Bir kelime bir kelimeyi takip ediyor ya, olaylarda öyle gelişti. Sonunda bir bakmışım kutu kutu eşya. Tavan arasında resimler. Senden getirdiklerim, burdan götüreceklerim. Hatıralar. Çerçevelenmeye fırsat bulunmamış dijital resimler kataloğum. Ama en mühimi kutular etrafımı sararken, dostların yazdığı ufak mektuplar. Zarfları yüreğimde.
Gurbet lafı hep alaturka gelmiştir nedense. Ama bazen de durumu en güzel şekilde açıklar. Yabancı olmak. Vatanından uzakta.
Ya sana geldiğimde İstanbul beni hatırlayacak mısın? Bizi? Bir tane daha var. Ailemizin küçük ama büyük hayalleri barındıran üyesi.
Çatısı mavi gök, etrafı mavi deniz, sakinleri ise karışık, çarpık ve yenik. Şehr-i İstanbul ne olsa bir rakibin çıkmaz diye nazı bırakmazsın. Doğru. Sana rakip olması için tarihin yeniden yazılması gerekir. Eh beni gene şiirselliğe kaydırma diyorum. Şu an kavuştuklarıma sevineceğim günden önceki andayım. Bıraktıklarımı Allah'a emanet etme anı. Gelirken burdan istediğin bir şey var mı İstanbul? (Adetten sorulur ya, yanlış anlama burda olupta sende olmayan ne var?)
Sana dönen vay ediyor. Lakin sende olmayan iki kere ahh ahh ediyor.
Hayat denen bu imtehanın içinde bir mikrokozm sunuyorsun insanlara. Ufak bir evren.
Varsa yoksa aklıma dalgaların geliyor. Ama yok bu sefer şair havalarımı geride bırakıyorum. Elimde ince bir mürekkep kalemi. İlklere dönüş. Aynı bizim sana döndüğümüz gibi. Parşömen. divit. Bir kelime bir kelimeyi takip ediyor ya, olaylarda öyle gelişti. Sonunda bir bakmışım kutu kutu eşya. Tavan arasında resimler. Senden getirdiklerim, burdan götüreceklerim. Hatıralar. Çerçevelenmeye fırsat bulunmamış dijital resimler kataloğum. Ama en mühimi kutular etrafımı sararken, dostların yazdığı ufak mektuplar. Zarfları yüreğimde.
Gurbet lafı hep alaturka gelmiştir nedense. Ama bazen de durumu en güzel şekilde açıklar. Yabancı olmak. Vatanından uzakta.
Ya sana geldiğimde İstanbul beni hatırlayacak mısın? Bizi? Bir tane daha var. Ailemizin küçük ama büyük hayalleri barındıran üyesi.
Çatısı mavi gök, etrafı mavi deniz, sakinleri ise karışık, çarpık ve yenik. Şehr-i İstanbul ne olsa bir rakibin çıkmaz diye nazı bırakmazsın. Doğru. Sana rakip olması için tarihin yeniden yazılması gerekir. Eh beni gene şiirselliğe kaydırma diyorum. Şu an kavuştuklarıma sevineceğim günden önceki andayım. Bıraktıklarımı Allah'a emanet etme anı. Gelirken burdan istediğin bir şey var mı İstanbul? (Adetten sorulur ya, yanlış anlama burda olupta sende olmayan ne var?)
Yorumlar